20 Aralık 2009 Pazar

2009 Yılı Türkiye-Amerika İlişkileri

ABD'de Başkan Barack Obama'nın bu yılın ocak ayında göreve gelmesiyle başlayan yeni dönem, Türk-Amerikan ilişkilerinde de etkisini gösterdi ve 2009 yılı birçok gelişmeye sahne oldu.

ABD ile Türkiye arasında geleneksel olarak "stratejik" olarak nitelenen, ancak Irak savaşı döneminde, özellikle tezkere krizi ve "çuval" olayıyla birlikte tarihinin en kötü dönemlerinden birini geçiren Türk-Amerikan ilişkileri, eski Başkan George Bush döneminin son yılında, bilhassa 5 Kasım 2007'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Bush arasındaki tarihi zirvenin ardından çıkışa geçmişti.

ABD'nin terör örgütü PKK'nın ABD, Türkiye ve Irak'ın ortak düşmanı olduğunu belirtmesi ve "anlık istihbarat"ı başlatması ile Washington'ın Türkiye'nin sınır ötesi operasyonlarına itirazını kaldırmasının büyük rol oynadığı ilişkilerdeki bu düzelmenin, "Evet Yapabiliriz" sloganıyla yola çıkan ve kampanyasını "değişime" dayandıran Obama'nın iktidarında aynı ivmeyi gösterip göstermeyeceği ve yeni dönemde nasıl şekilleneceği merak konusuydu.

Orta Doğu'da izolasyon siyasetini terk edeceği ve farklı bir vizyon geliştireceği yönünde açıklamalar yapan Obama yönetiminin bu merakı gidermesi uzun sürmedi. Daha göreve gelir gelmez yönetiminden önemli isimleri Türkiye'ye gönderen Obama, nisan ayında da ilk denizaşırı ikili ziyaretini Türkiye'ye yaptı. Böylece Obama, Ankara ile ilişkilere verdiği önemin ve yeni bir başlangıç yapacağının işaretlerini verdi.

-İLK ÜST DÜZEY ZİYARET MITCHELL'DEN-

ABD'den Türkiye'ye bu yılki ilk üst düzey ziyareti, 25 Şubatta ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilcisi George Mitchell yaptı.

İsrail'in Gazze operasyonunun ertesinde, Ankara'da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin Dışişleri Bakanı Ali Babacan tarafından kabul edilen Mitchell, Gazze'deki insani ihtiyaçların karşılanması ve kalıcı ateşkes sağlanması için gösterilen çabalarda Türkiye'nin liderliğini bekledikleri mesajını verdi.

Mitchell'den sadece 10 gün sonra Ankara, iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın teyidi açısından büyük önem taşıyan yeni bir ziyarete ev sahipliği yaptı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, 7 Martta Türkiye'ye giderek üst düzey temaslarda bulundu. Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Babacan ile görüşen Clinton'ın temaslarında, Türkiye-ABD ikili ilişkileri ve ortak gündemi oluşturan uluslararası konular masaya yatırıldı.

Babacan ile Clinton arasındaki ortak basın toplantısı karşılıklı sıcak mesajlara sahne olurken, ziyaret sırasında bir de ortak açıklama yayımladı. Açıklamada, iki ülkenin terörle mücadele, Irak, Afganistan, Orta Doğu, Türkiye'nin AB'ye katılım süreci gibi çeşitli konularda yakın işbirliği ve danışmaya devam edeceği vurgulandı.

ABD'nin, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalizasyonu çabalarına desteği belirtilen açıklamada, Washington'ın, terör örgütü PKK ile mücadelede verdiği istihbarat desteğini sürdüreceği de ifade edildi. Açıklamada ayrıca, iki ülkenin, Türkiye'nin Afganistan'a katkılarının sürdürülmesi de dahil, Afganistan'da işbirliğinin devamı taahhüdüne yer verildi.

Clinton'ın Türkiye ziyaretinde gündem sadece siyaset değildi. NTV'de yayımlanan "Haydi Gel Bizimle Ol" adlı programa da katılan Clinton, burada kadın haklarından özel yaşamına, çeşitli konularda soruları yanıtladı.

-"STRATEJİK ORTAKLIK"TAN "MODEL ORTAKLIK"A-

Bu yıl ABD'den Türkiye'ye yapılan en önemli ziyaret ise ABD Başkanı Barack Obama'nın ziyaretiydi. Obama'nın ilk denizaşırı ikili ziyaretini Türkiye'ye yapması, onun iki ülke ilişkilerine ne denli önem verdiğinin bir göstergesi olarak nitelendi.

Bu ziyareti farklı kılan bir değer nokta da "stratejik ortaklık" kavramına bir yenisinin eklenmesi oldu. Obama, iki ülke arasındaki ilişkiler tanımlanırken sık sık kullanılan "stratejik ortaklık" ifadesinin yerine, ilk kez "model ortaklık"tan bahsetti ve ilişkileri yeni bir düzeye çıkarmak istediğinin sinyalini verdi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmesinin ardından, Ermeni meselesi, Afganistan, İran, Irak, terör ve ikili ilişkiler gibi birçok konuda açıklamalarda bulunan Obama, TBMM'de de önemli bir konuşma yaptı. Obama, bu konuşmasında Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği desteği dile getirdi. İki ülke ilişkilerinde askeri boyutun yanında artık ekonomik ve ticari boyutun da geliştirilmesi üzerinde duracağını kaydeden Obama, Müslüman inancının bulunduğu ülkelerle ABD arasında zedelenen ilişkilere de değinerek, "ABD İslam ile hiçbir zaman savaş içinde olmamıştır, olmayacaktır" dedi.

Obama'nın Amerikan Profesyonel Basketbol Liginde (NBA) oynayan Türk basketbolcular Hidayet Türkoğlu ve Mehmet Okur'dan da bahsetmesi dikkati çekti.

-TÜRKİYE'DE "HUSSEİN OBAMA"-

Obama'nın, Ankara'da en çok akıllarda kalan mesajlarından biri de, "Türkiye'nin büyüklüğü her şeyin merkezinde olmasında yatıyor. Türkiye, bölündüğümüz değil, bir araya geldiğimiz bir yer" ifadesi oldu.

PKK'nın eylemlerinin asla kabul edilemeyeceği ve terör örgütüne karşı işbirliğinin devam edeceği mesajını veren Obama'nın Türkiye ziyaretinde, genellikle pek kullanılmayan "Hussein" adıyla duyurulması, ABD Başkanının kendisinden bahsederken de "Barack Hussein Obama" demesi dikkati çekti.

Temasları sırasında Türkiye'de reform çabalarına da övgüler düzen Obama, TRT'nin Kürtçe yayınlara başlaması ve Kürtçe üzerindeki yasağın kaldırılmasından bahsetti.

-WASHINGTON-ANKARA MEKİĞİ-

Bu yıl, yalnızca Washington-Ankara yönünde değil, Ankara-Washington yönünde de önemli ziyaretler oldu. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun 5 Haziran, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da 6 Aralıktaki ziyaretleri, iki ülkenin ortak gündemindeki konuların kapsamlıca masaya yatırılmasına fırsat teşkil etti.

Dışişleri Bakanlığı görevini üstlenmesinden sonraki 1 ay içinde Washington'a gelen Davutoğlu, ziyaretini, Obama'nın iktidarından sonra iki ülke arasında artan temaslardan sonra ortaya çıkan ortak yaklaşımın takibi amacını taşıdığını bildirdi.

Washington'da Davutoğlu'nun muhatabı Hillary Clinton ile görüşmesinde, iki ülke arasında var olan güçlü ilişkilerin daha da güçlendirilmesinin yolları üzerinde duruldu. Ortak basın toplantısında, ABD'nin Türkiye'nin Ermenistan ile normalleşme süreci, terör örgütü PKK ile mücadele ve AB üyeliğine desteği dile getirilirken, Obama'nın tarihi Kahire konuşmasından da övgüyle bahsedildi. Clinton, Davutoğlu'na Türkiye'nin barış ve istikrar çabalarında oynadığı rolden dolayı teşekkür etti.

Davutoğlu, Washington'da Clinton'ın yanı sıra ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı James Jones, ABD'nin Afganistan Özel Temsilcisi Richard Holbrooke, ABD'nin Güneybatı Asya Özel Danışmanı Denis Ross ile bir araya geldi ve Amerikan Kongresinde temaslarda bulundu.

-YILA DAMGASINI VURAN ZİYARET-

Türkiye'den bu yıl Washington'a yapılan en önemli ziyaret, yılın sonlarına doğru 7 Aralıkta Başbakan Erdoğan tarafından yapıldı.

ABD Başkanı Obama'nın Afganistan'da asker sayısını artırma kararının yankıları ile İran'ın nükleer faaliyetleriyle ilgili uluslararası baskıların yoğunlaştığı bir döneme denk gelen ziyaret, her açıdan önem taşıyordu.

Obama-Erdoğan görüşmesinde ağırlıklı gündemi, ikili ilişkiler, AB süreci, Kıbrıs, Irak gibi konuların yanı sıra özellikle İran, Afganistan ve terör örgütü PKK ile mücadele oluşturdu.

Görüşme beklenenden uzun sürdü; iki lider 2 saatten fazla görüştü. Oval Ofis'teki görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın açıklamasında da Türkiye'ye sıcak mesajlar veren Obama, iki ülke arasında en iyi ilişkilerin tesisi için elinden geleni yapmaya hazır olduğunu bildirdi. Türkiye'nin sadece bulunduğu bölgede değil, dünya barışına olan katkılarından bahseden ve gündemin iki sıcak konusu Afganistan ve İran'a değinen Obama, Türkiye'nin Afganistan'ın istikrarı gösterdiği çabalar için teşekkür etti, İran'ın nükleer kapasitesini barışçıl amaçlarla kullanması için Türkiye'nin bölgedeki varlığının güven teşkil ettiğini söyledi.

Türk-Ermeni ilişkilerinde attığı "cesur adımlardan" dolayı, "Arkadaşım" diye hitap ettiği Erdoğan'ı tebrik eden Obama, PKK'yı terör örgütü olarak gördüklerini yineledi ve "demokratik açılıma" övgüsünü dile getirdi.

Obama, "azınlıkların Türkiye'deki siyasi sürece dahil edilmesi" konusunu da görüşmelerde ele aldıklarını ifade ederek, ülkesinin, Heybeliada Ruhban Okulunun tekrar açılmasının destekçisi olacağı mesajını yineledi.

Başbakan Erdoğan da Obama'nın Türkiye ile ilişkiler için kullandığı "model ortaklık" ifadesine atıf yaptığı açıklamasında, bu ortaklığın ekonomik boyutunun yanında, bilimde, sanatta, teknolojide, askeri ve siyaset alanında birçok boyutunun bulunduğuna işaret ederek, sürecin takibi için iki ülke arasında bir ortak grubun kurulması kararı alındığını bildirdi. Erdoğan, bu kapsamda ABD'den 2 üst düzey yetkili, Türkiye'den de Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Devlet Bakanı Zafer Çağlayan'ın görevlendirildiğini bildirdi.

Erdoğan, açıklamasında, Türkiye'nin Afganistan'a olan katkıları, enerji konusunda oynadığı rol, Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleştirilmesi süreci, terörle mücadele kapsamında yürütülen çalışmalar, nükleer sorunun diplomatik yollarla çözümünün önemi ve ülkesinin bölge ve dünya barışı için üzerine düşenleri yerine getirme kararlılığına değindi.

"Kısa, ancak yoğun" ziyareti sırasında iki düşünce kuruluşu ve bir üniversitede konuşan ve soruları yanıtlayan Erdoğan, son zamanlarda yabancı basında sıkça rastlanan Türk dış politikasında "eksen kayması" eleştirilerini, Türkiye'nin "360 derece ile tüm dünyaya bakabilecek güçte olduğu" sözleriyle reddetti.

Obama, ABD'nin Afganistan'a "muharip asker" istediği yönündeki haberlere karşın gazeteciler önünde bu yönde bir somut talebi dile getirmezken, Erdoğan, Türkiye'nin Afgan ulusal ordusu ve polisinin eğitimi konusunda destekte bulunabilecekleri önerisini de Obama'ya ilettiğini bildirdi.

-ERMENİ İDDİALARINA "BÜYÜK FELAKET" TANIMI-

Obama'nın en çok merak edilen noktalarından biri de seçim dönemindeki vaatleri nedeniyle 1915 yılı olaylarına ilişkin Ermeni iddiaları hakkındaki tutumunun ne olacağıydı.

Seçim kampanyası sırasında Ermeni asıllı Amerikalılara Ermeni iddialarını tanıyacağı sözünü veren ve her yıl ABD başkanlarının yaptığı geleneksel 24 Nisan açıklamasına az bir süre kala Türkiye'ye gelen Obama, aslında o gün nasıl bir konuşma yapacağının sinyalini Ankara'da verdi.

Başkan Obama'nın, Türkiye ile Ermenistan arasındaki süreçte "mümkün olduğu kadar cesaretlendirici ve yapıcı" olmak istediği yönünde açıklama yapması, "en azından bu yıl" 24 Nisan konuşmasında "soykırım" sözcüğünü kullanmayacağının işareti olarak algılandı.

Nitekim Obama, 24 Nisandaki konuşmasında, Ermenilerin tüm beklentilerine rağmen 1915 olayları için "soykırım" yerine Ermenicede "Meds Yeghern" denilen "büyük felaket" ifadesini kullandı.

Obama, "Ermeni halkı bizim kalplerimizde yaşadığı gibi, 'büyük felaket' de bizim anılarımızda yaşamalı" diye konuştu.

Buna karşın Ermeni lobisinin, Amerikan Kongresine, 1915 olaylarının "soykırım" olarak tanınmasını isteyen tasarıları kabul ettirme gayretleri bu yıl da sürdü. Lobinin önemli destekçilerinden oluşan milletvekilleri, Kongrenin hem Senato, hem de Temsilciler Meclisi kanadına bu yönde tasarılar sundu.

-YIL İÇİNDEN NOTLAR-

Öte yandan yıl içinde önemli diğer bazı gelişmeler de oldu.

Amerikalı yetkililer, Türkiye'deki reformlar ve özellikle "demokratik açılım" çabalarından her fırsatta övgüyle bahsederken, terör örgütü PKK ile mücadeleye Washington'ın desteğinin de altını çizdi.

ABD, Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşmesi çabalarına da güçlü destek verirken, protokollerin imzalanmasını tehlikeye atan son dakika krizinin aşılmasında, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın girişimleri önemli rol oynadı.

Yetkililer, İran'ın nükleer faaliyetleri konusunda uluslararası toplumun mesajlarının İran'a iletilmesinde Türkiye'nin önemli rol oynayabileceğini ifade ederken, enerji hatları konusunda da ABD'nin Türkiye'nin transit ülke konumuna verdiği destek, Obama döneminde de devam etti.

Türkiye'nin Orta Doğu barış sürecine ve bölgedeki çeşitli sorunların çözümüne olan katkıları Amerikalılar tarafından takdirle karşılanırken, Washington'ın bu yıl içinde Ankara'ya yönelik resmi ağızlardan dillendirdiği nadir eleştirilerden biri, İsrail'in "Anadolu Kartalı" tatbikatının "katılımcı listesinden çıkarılması" konusunda oldu. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Philip Crowley, bir basın toplantısında, bu gelişmeyi "uygunsuz bir davranış" olarak niteledi.

Bu yıl ayrıca, ABD Dışişleri Bakanlığının yayımladığı insan hakları ve dini özgürlükler raporunda Türkiye'ye ayrıntılı yer verildi. İnsan hakları raporunda, Türkiye'de insan hakları alanlarında bazı problemlerin devam ettiğine, işkencede artış olduğuna ve ifade özgürlüğü sorunlarının bulunduğuna işaret edildi. Raporda, işkence soruşturması geçiren 2 binden fazla görevliden sadece yüzde 2'sinin disiplin cezası aldığı vurgulandı.

Dini özgürlükler raporunda da Türkiye'de devletin, dini özgürlüklerin uygulanmasına genelde saygı gösterdiği, ancak "laik devleti" koruma gerekçesiyle İslami ve diğer dini gruplara sınırlamalar getirmeye, devlet kuruluşları ve üniversitelerde İslami ifadeye önemli kısıtlamalar koymaya devam ettiği kaydedildi. Başörtüsü yasağı ve AK Parti'ye kapatma davasına da değinilen raporda, dini özgürlüklere ilişkin ihlallerin "kayda değer" olduğu belirtilen ülkeler arasında Türkiye'nin de adı yer aldı.

Bu yıl ilk defa bir TÜRK Başbakanı böyle karşılandı...