20 Aralık 2009 Pazar

2009 Yılı Türkiye-Amerika İlişkileri

ABD'de Başkan Barack Obama'nın bu yılın ocak ayında göreve gelmesiyle başlayan yeni dönem, Türk-Amerikan ilişkilerinde de etkisini gösterdi ve 2009 yılı birçok gelişmeye sahne oldu.

ABD ile Türkiye arasında geleneksel olarak "stratejik" olarak nitelenen, ancak Irak savaşı döneminde, özellikle tezkere krizi ve "çuval" olayıyla birlikte tarihinin en kötü dönemlerinden birini geçiren Türk-Amerikan ilişkileri, eski Başkan George Bush döneminin son yılında, bilhassa 5 Kasım 2007'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Bush arasındaki tarihi zirvenin ardından çıkışa geçmişti.

ABD'nin terör örgütü PKK'nın ABD, Türkiye ve Irak'ın ortak düşmanı olduğunu belirtmesi ve "anlık istihbarat"ı başlatması ile Washington'ın Türkiye'nin sınır ötesi operasyonlarına itirazını kaldırmasının büyük rol oynadığı ilişkilerdeki bu düzelmenin, "Evet Yapabiliriz" sloganıyla yola çıkan ve kampanyasını "değişime" dayandıran Obama'nın iktidarında aynı ivmeyi gösterip göstermeyeceği ve yeni dönemde nasıl şekilleneceği merak konusuydu.

Orta Doğu'da izolasyon siyasetini terk edeceği ve farklı bir vizyon geliştireceği yönünde açıklamalar yapan Obama yönetiminin bu merakı gidermesi uzun sürmedi. Daha göreve gelir gelmez yönetiminden önemli isimleri Türkiye'ye gönderen Obama, nisan ayında da ilk denizaşırı ikili ziyaretini Türkiye'ye yaptı. Böylece Obama, Ankara ile ilişkilere verdiği önemin ve yeni bir başlangıç yapacağının işaretlerini verdi.

-İLK ÜST DÜZEY ZİYARET MITCHELL'DEN-

ABD'den Türkiye'ye bu yılki ilk üst düzey ziyareti, 25 Şubatta ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilcisi George Mitchell yaptı.

İsrail'in Gazze operasyonunun ertesinde, Ankara'da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin Dışişleri Bakanı Ali Babacan tarafından kabul edilen Mitchell, Gazze'deki insani ihtiyaçların karşılanması ve kalıcı ateşkes sağlanması için gösterilen çabalarda Türkiye'nin liderliğini bekledikleri mesajını verdi.

Mitchell'den sadece 10 gün sonra Ankara, iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın teyidi açısından büyük önem taşıyan yeni bir ziyarete ev sahipliği yaptı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, 7 Martta Türkiye'ye giderek üst düzey temaslarda bulundu. Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Babacan ile görüşen Clinton'ın temaslarında, Türkiye-ABD ikili ilişkileri ve ortak gündemi oluşturan uluslararası konular masaya yatırıldı.

Babacan ile Clinton arasındaki ortak basın toplantısı karşılıklı sıcak mesajlara sahne olurken, ziyaret sırasında bir de ortak açıklama yayımladı. Açıklamada, iki ülkenin terörle mücadele, Irak, Afganistan, Orta Doğu, Türkiye'nin AB'ye katılım süreci gibi çeşitli konularda yakın işbirliği ve danışmaya devam edeceği vurgulandı.

ABD'nin, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalizasyonu çabalarına desteği belirtilen açıklamada, Washington'ın, terör örgütü PKK ile mücadelede verdiği istihbarat desteğini sürdüreceği de ifade edildi. Açıklamada ayrıca, iki ülkenin, Türkiye'nin Afganistan'a katkılarının sürdürülmesi de dahil, Afganistan'da işbirliğinin devamı taahhüdüne yer verildi.

Clinton'ın Türkiye ziyaretinde gündem sadece siyaset değildi. NTV'de yayımlanan "Haydi Gel Bizimle Ol" adlı programa da katılan Clinton, burada kadın haklarından özel yaşamına, çeşitli konularda soruları yanıtladı.

-"STRATEJİK ORTAKLIK"TAN "MODEL ORTAKLIK"A-

Bu yıl ABD'den Türkiye'ye yapılan en önemli ziyaret ise ABD Başkanı Barack Obama'nın ziyaretiydi. Obama'nın ilk denizaşırı ikili ziyaretini Türkiye'ye yapması, onun iki ülke ilişkilerine ne denli önem verdiğinin bir göstergesi olarak nitelendi.

Bu ziyareti farklı kılan bir değer nokta da "stratejik ortaklık" kavramına bir yenisinin eklenmesi oldu. Obama, iki ülke arasındaki ilişkiler tanımlanırken sık sık kullanılan "stratejik ortaklık" ifadesinin yerine, ilk kez "model ortaklık"tan bahsetti ve ilişkileri yeni bir düzeye çıkarmak istediğinin sinyalini verdi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmesinin ardından, Ermeni meselesi, Afganistan, İran, Irak, terör ve ikili ilişkiler gibi birçok konuda açıklamalarda bulunan Obama, TBMM'de de önemli bir konuşma yaptı. Obama, bu konuşmasında Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği desteği dile getirdi. İki ülke ilişkilerinde askeri boyutun yanında artık ekonomik ve ticari boyutun da geliştirilmesi üzerinde duracağını kaydeden Obama, Müslüman inancının bulunduğu ülkelerle ABD arasında zedelenen ilişkilere de değinerek, "ABD İslam ile hiçbir zaman savaş içinde olmamıştır, olmayacaktır" dedi.

Obama'nın Amerikan Profesyonel Basketbol Liginde (NBA) oynayan Türk basketbolcular Hidayet Türkoğlu ve Mehmet Okur'dan da bahsetmesi dikkati çekti.

-TÜRKİYE'DE "HUSSEİN OBAMA"-

Obama'nın, Ankara'da en çok akıllarda kalan mesajlarından biri de, "Türkiye'nin büyüklüğü her şeyin merkezinde olmasında yatıyor. Türkiye, bölündüğümüz değil, bir araya geldiğimiz bir yer" ifadesi oldu.

PKK'nın eylemlerinin asla kabul edilemeyeceği ve terör örgütüne karşı işbirliğinin devam edeceği mesajını veren Obama'nın Türkiye ziyaretinde, genellikle pek kullanılmayan "Hussein" adıyla duyurulması, ABD Başkanının kendisinden bahsederken de "Barack Hussein Obama" demesi dikkati çekti.

Temasları sırasında Türkiye'de reform çabalarına da övgüler düzen Obama, TRT'nin Kürtçe yayınlara başlaması ve Kürtçe üzerindeki yasağın kaldırılmasından bahsetti.

-WASHINGTON-ANKARA MEKİĞİ-

Bu yıl, yalnızca Washington-Ankara yönünde değil, Ankara-Washington yönünde de önemli ziyaretler oldu. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun 5 Haziran, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da 6 Aralıktaki ziyaretleri, iki ülkenin ortak gündemindeki konuların kapsamlıca masaya yatırılmasına fırsat teşkil etti.

Dışişleri Bakanlığı görevini üstlenmesinden sonraki 1 ay içinde Washington'a gelen Davutoğlu, ziyaretini, Obama'nın iktidarından sonra iki ülke arasında artan temaslardan sonra ortaya çıkan ortak yaklaşımın takibi amacını taşıdığını bildirdi.

Washington'da Davutoğlu'nun muhatabı Hillary Clinton ile görüşmesinde, iki ülke arasında var olan güçlü ilişkilerin daha da güçlendirilmesinin yolları üzerinde duruldu. Ortak basın toplantısında, ABD'nin Türkiye'nin Ermenistan ile normalleşme süreci, terör örgütü PKK ile mücadele ve AB üyeliğine desteği dile getirilirken, Obama'nın tarihi Kahire konuşmasından da övgüyle bahsedildi. Clinton, Davutoğlu'na Türkiye'nin barış ve istikrar çabalarında oynadığı rolden dolayı teşekkür etti.

Davutoğlu, Washington'da Clinton'ın yanı sıra ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı James Jones, ABD'nin Afganistan Özel Temsilcisi Richard Holbrooke, ABD'nin Güneybatı Asya Özel Danışmanı Denis Ross ile bir araya geldi ve Amerikan Kongresinde temaslarda bulundu.

-YILA DAMGASINI VURAN ZİYARET-

Türkiye'den bu yıl Washington'a yapılan en önemli ziyaret, yılın sonlarına doğru 7 Aralıkta Başbakan Erdoğan tarafından yapıldı.

ABD Başkanı Obama'nın Afganistan'da asker sayısını artırma kararının yankıları ile İran'ın nükleer faaliyetleriyle ilgili uluslararası baskıların yoğunlaştığı bir döneme denk gelen ziyaret, her açıdan önem taşıyordu.

Obama-Erdoğan görüşmesinde ağırlıklı gündemi, ikili ilişkiler, AB süreci, Kıbrıs, Irak gibi konuların yanı sıra özellikle İran, Afganistan ve terör örgütü PKK ile mücadele oluşturdu.

Görüşme beklenenden uzun sürdü; iki lider 2 saatten fazla görüştü. Oval Ofis'teki görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın açıklamasında da Türkiye'ye sıcak mesajlar veren Obama, iki ülke arasında en iyi ilişkilerin tesisi için elinden geleni yapmaya hazır olduğunu bildirdi. Türkiye'nin sadece bulunduğu bölgede değil, dünya barışına olan katkılarından bahseden ve gündemin iki sıcak konusu Afganistan ve İran'a değinen Obama, Türkiye'nin Afganistan'ın istikrarı gösterdiği çabalar için teşekkür etti, İran'ın nükleer kapasitesini barışçıl amaçlarla kullanması için Türkiye'nin bölgedeki varlığının güven teşkil ettiğini söyledi.

Türk-Ermeni ilişkilerinde attığı "cesur adımlardan" dolayı, "Arkadaşım" diye hitap ettiği Erdoğan'ı tebrik eden Obama, PKK'yı terör örgütü olarak gördüklerini yineledi ve "demokratik açılıma" övgüsünü dile getirdi.

Obama, "azınlıkların Türkiye'deki siyasi sürece dahil edilmesi" konusunu da görüşmelerde ele aldıklarını ifade ederek, ülkesinin, Heybeliada Ruhban Okulunun tekrar açılmasının destekçisi olacağı mesajını yineledi.

Başbakan Erdoğan da Obama'nın Türkiye ile ilişkiler için kullandığı "model ortaklık" ifadesine atıf yaptığı açıklamasında, bu ortaklığın ekonomik boyutunun yanında, bilimde, sanatta, teknolojide, askeri ve siyaset alanında birçok boyutunun bulunduğuna işaret ederek, sürecin takibi için iki ülke arasında bir ortak grubun kurulması kararı alındığını bildirdi. Erdoğan, bu kapsamda ABD'den 2 üst düzey yetkili, Türkiye'den de Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Devlet Bakanı Zafer Çağlayan'ın görevlendirildiğini bildirdi.

Erdoğan, açıklamasında, Türkiye'nin Afganistan'a olan katkıları, enerji konusunda oynadığı rol, Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleştirilmesi süreci, terörle mücadele kapsamında yürütülen çalışmalar, nükleer sorunun diplomatik yollarla çözümünün önemi ve ülkesinin bölge ve dünya barışı için üzerine düşenleri yerine getirme kararlılığına değindi.

"Kısa, ancak yoğun" ziyareti sırasında iki düşünce kuruluşu ve bir üniversitede konuşan ve soruları yanıtlayan Erdoğan, son zamanlarda yabancı basında sıkça rastlanan Türk dış politikasında "eksen kayması" eleştirilerini, Türkiye'nin "360 derece ile tüm dünyaya bakabilecek güçte olduğu" sözleriyle reddetti.

Obama, ABD'nin Afganistan'a "muharip asker" istediği yönündeki haberlere karşın gazeteciler önünde bu yönde bir somut talebi dile getirmezken, Erdoğan, Türkiye'nin Afgan ulusal ordusu ve polisinin eğitimi konusunda destekte bulunabilecekleri önerisini de Obama'ya ilettiğini bildirdi.

-ERMENİ İDDİALARINA "BÜYÜK FELAKET" TANIMI-

Obama'nın en çok merak edilen noktalarından biri de seçim dönemindeki vaatleri nedeniyle 1915 yılı olaylarına ilişkin Ermeni iddiaları hakkındaki tutumunun ne olacağıydı.

Seçim kampanyası sırasında Ermeni asıllı Amerikalılara Ermeni iddialarını tanıyacağı sözünü veren ve her yıl ABD başkanlarının yaptığı geleneksel 24 Nisan açıklamasına az bir süre kala Türkiye'ye gelen Obama, aslında o gün nasıl bir konuşma yapacağının sinyalini Ankara'da verdi.

Başkan Obama'nın, Türkiye ile Ermenistan arasındaki süreçte "mümkün olduğu kadar cesaretlendirici ve yapıcı" olmak istediği yönünde açıklama yapması, "en azından bu yıl" 24 Nisan konuşmasında "soykırım" sözcüğünü kullanmayacağının işareti olarak algılandı.

Nitekim Obama, 24 Nisandaki konuşmasında, Ermenilerin tüm beklentilerine rağmen 1915 olayları için "soykırım" yerine Ermenicede "Meds Yeghern" denilen "büyük felaket" ifadesini kullandı.

Obama, "Ermeni halkı bizim kalplerimizde yaşadığı gibi, 'büyük felaket' de bizim anılarımızda yaşamalı" diye konuştu.

Buna karşın Ermeni lobisinin, Amerikan Kongresine, 1915 olaylarının "soykırım" olarak tanınmasını isteyen tasarıları kabul ettirme gayretleri bu yıl da sürdü. Lobinin önemli destekçilerinden oluşan milletvekilleri, Kongrenin hem Senato, hem de Temsilciler Meclisi kanadına bu yönde tasarılar sundu.

-YIL İÇİNDEN NOTLAR-

Öte yandan yıl içinde önemli diğer bazı gelişmeler de oldu.

Amerikalı yetkililer, Türkiye'deki reformlar ve özellikle "demokratik açılım" çabalarından her fırsatta övgüyle bahsederken, terör örgütü PKK ile mücadeleye Washington'ın desteğinin de altını çizdi.

ABD, Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşmesi çabalarına da güçlü destek verirken, protokollerin imzalanmasını tehlikeye atan son dakika krizinin aşılmasında, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın girişimleri önemli rol oynadı.

Yetkililer, İran'ın nükleer faaliyetleri konusunda uluslararası toplumun mesajlarının İran'a iletilmesinde Türkiye'nin önemli rol oynayabileceğini ifade ederken, enerji hatları konusunda da ABD'nin Türkiye'nin transit ülke konumuna verdiği destek, Obama döneminde de devam etti.

Türkiye'nin Orta Doğu barış sürecine ve bölgedeki çeşitli sorunların çözümüne olan katkıları Amerikalılar tarafından takdirle karşılanırken, Washington'ın bu yıl içinde Ankara'ya yönelik resmi ağızlardan dillendirdiği nadir eleştirilerden biri, İsrail'in "Anadolu Kartalı" tatbikatının "katılımcı listesinden çıkarılması" konusunda oldu. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Philip Crowley, bir basın toplantısında, bu gelişmeyi "uygunsuz bir davranış" olarak niteledi.

Bu yıl ayrıca, ABD Dışişleri Bakanlığının yayımladığı insan hakları ve dini özgürlükler raporunda Türkiye'ye ayrıntılı yer verildi. İnsan hakları raporunda, Türkiye'de insan hakları alanlarında bazı problemlerin devam ettiğine, işkencede artış olduğuna ve ifade özgürlüğü sorunlarının bulunduğuna işaret edildi. Raporda, işkence soruşturması geçiren 2 binden fazla görevliden sadece yüzde 2'sinin disiplin cezası aldığı vurgulandı.

Dini özgürlükler raporunda da Türkiye'de devletin, dini özgürlüklerin uygulanmasına genelde saygı gösterdiği, ancak "laik devleti" koruma gerekçesiyle İslami ve diğer dini gruplara sınırlamalar getirmeye, devlet kuruluşları ve üniversitelerde İslami ifadeye önemli kısıtlamalar koymaya devam ettiği kaydedildi. Başörtüsü yasağı ve AK Parti'ye kapatma davasına da değinilen raporda, dini özgürlüklere ilişkin ihlallerin "kayda değer" olduğu belirtilen ülkeler arasında Türkiye'nin de adı yer aldı.

Bu yıl ilk defa bir TÜRK Başbakanı böyle karşılandı...

14 Kasım 2009 Cumartesi

General Motors Opel'i Almak İçin Direniyor




Geçtiğimiz aylarda Kanadalı Magna ve Rus Sberbank'a satışı iptal edilen Opel'in üreticisi GM, Opel'in Avrupa kolu için Alman ekonomi bakanında devlet yardımı istedi.
GM, Alman Başbakan Angela Merkel'in de satışını istediği Opel'i, ekonomideki iyileşmeden ümitli olduklarını neden olarak göstererek son anda satmaktan vazgeçmişti.

Alman Başbakan Merkel ve ekonomi bakanını oldukça öfkelendiren satıştan vazgeçme sürecinin ardından GM, Opel'in Avrupa koluna yeniden yapılanmasına destek verilmesi amacıyla Alman hükümetinden yardım istedi.

GM'den yapılan açıklamada , Opel için yeniden yapılanma ve uzun vadeli sürdürülebilirlik için başta hükümet olmak üzere çalışanların ve tüm paydaşların mali desteğinin gerektiğini söyledi.

Alman Ekonomi Bakanı Rainer Bruederle, konu ile ilgili yaptığı açıklamada yeniden yapılanma maliyeti konusunda destek verebileceklerini ancak GM Opel'in devlet yardımınza ihtiyacı olmadığını bildirdi.

GM CEO'su Fritz Henderson GM yöneticilerine güvenebileceklerini ve GM'nin yeniden yapılanma planına Magna'da olduğu gibi Avrupa hükümetlerinin riskini üstlenmeye istekli olduklarını inandıklarını söyledi.

7 Kasım 2009 Cumartesi

Bitlis Polis Meslek Yüksekokulu Açıldı


Bitlis Pmyo bu yıl eğitim-öğretime başladı.Geçen yılı 10 farklı okulda geçiren 2. sınıf(8.Dönem) öğrencileri bu yıl 24 Ekim itibariyle eğitime başladı. Şimdi ise yeni gelecek olan 1. sınıf(9. Dönem) kardeşlerimizi bekliyoruz.Okul şu anda Türkiye'nin en büyük ve en güzel okulu ve eksikleri bittiği zaman içinden çıkılmak istenmeyecek bir yer olacak.Ama tek kötü tarafı var o da yer itibariyle 4 dağın arasında Bitlis-Tatvan arasında olan Rahvaa ovasında bulunması başka bir problemi yok.Ve son olarak söyleyeceğim okulumuz her geçen gün daha iyiye gidiyor...

18 Ekim 2009 Pazar

Türk silahları dünya pazarında


Modernize edilen tesislerinde üretimini yaptığı çeşitli silah tipleri ile, dünya silah pazarında iddialı konuma gelen Makina ve Kimya Endüztrisi Kurumunun (MKEK), yurt dışına yönelik tanıtım faaliyetleri sürüyor.

AA - Geçtiğimiz günlerde Londra’da düzenlenen Defence Systems and Eguipment International 2009 fuarında MKEK üretimi silahlara gösterilen yoğun ilgi beraberinde de silah taleplerini getirdi.

Son yıllarda sürdürülen etkin yurt dışı pazarlama sonrasında ürünleri de pazarlarda kabul gören MKEK, bu fuarda da önemli düzeylerde sipariş alma imkanı bulabildi. Kurum tarafından yapılan açıklamada, fuar süresince yapılan görüşmelerde kurumun çok sayıda ülke ve firma ile silah ihracatına yönelik bağlantı yaptığı bildirildi.

TANITIM FAALİYETLERİ SÜRECEK

MKEK’ye bağlı tesislerde üretilen silahların yurt dışı pazarlarda etkin olarak tanıtılması, diğer ülkelerin savunma sanayi firmaları ile işbirliği imkanlarının araştırılması ve silah - mühimmat sistemlerindeki gelişmelerin daha yakından izlendiği benzer organizasyonların önümüzdeki dönemlerde de sürdürülmesi planlanıyor.

Savunma sanayine dönük yatırımlara ağırlık veren MKEK Genel Müdürlüğünün önümüzdeki yıllarda toplam askeri silah ve mühimmat ihracatının 50 milyon dolar düzeyine çıkarılması hedefleniyor.

MKEK ürünlerinin dış pazar bulduğu DSEI savunma sanayi fuarı 11-14 Eylül 2009 tarihleri arasında Londrda’da yapılmış ve fuara 40 farklı ülkeden toplam 1.350 savunma sanayi şirketi katılmıştı.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Kainat(Miss Universe) Güzellik Yarışması


Türk güzeller dereceye giremedi
2009'un Kainat Güzeli geçen yıl olduğu gibi yine Venezuela'dan. Bahamalar'da gerçekleştirilen güzellik yarışmasında Türkiye'yi temsil eden Senem Kuyucuoğlu dereceye giremedi. Belçika adına yarışan Zeynep Sever ise ilk 15'e kaldı.
Yapımcılığını Donald J. Trump ve NBC Televizyonu’nun üstlendiği “58. Kainat Güzellik Yarışması”nda (Miss Universe 2009) Türkiye’yi Kral TV’nin düzenlediği “Miss Turkey 2009”da ikinci seçilen 19 yaşındaki Senem Kuyucuoğlu temsil etti.



Dünyanın en güzel kızları bu yıl Bahamalar’da buluştu.

Sunuculuğunu Bill Bush ve Claudia Jordan üstlendiği geceye dünya yıldızları Flo Rida, Heidi Montag, David Guetta ve Kelly Rowland performanslarıyla renk kattı.

İki saat süren canlı yayın boyunca 83 güzel mayolu ve gece kıyafetli jüri karşısına çıktı. Ardından güzeller soru cevap bölümüyle birlikte toplam 3 kategoride gösterdikleri performansa göre değerlendirildi.

Yarışmaya katılan 83 güzelin sayısı önce 15'e indirildi. Türkiye'yi temsil eden Senem Kuyucuoğlu ilk 15'e kalamazken, Belçika adına yarışan Türk kızı Zeynep Sever 15 güzelden biri oldu.

15 güzel arasından da 5 güzel seçildi ve ardından yarışmanın en heyecanlı dakikaları başladı.

Yarışmanın birincisi Venezuela'dan Stefania Fernandez oldu. İkinci Dominik cumhuriyeti, üçüncü de Kosova güzeli seçildi.

Bahamalar'ın Paradise adasında yapılan yarışmayı kazanan 18 yaşındaki esmer güzeli Fernandez, uluslararası yarışmayı kazanan 6. Venezuelalı oldu. Yarışmayı kazanan 58. kişi olan Fernandez, Kainat Güzeli tacını yine Venezuelalı olan geçen yılın güzeli Dayana Mendoza'dan aldı.

Yarışmada Çin güzeli Wang Jingyao sempati, Tayland güzeli ise fotojeni güzeli seçildi.

2009 Kainat Güzeli (Miss Turkey 2009) kazandığı çeşitli ödüllerin yanısıra yıl boyuncu HIV virüsü ve AIDS’le mücadele savunuculuğunu yürüterek eğitim ve araştırmaların yaygınlaşması ve yasal düzenlemelere katkı sağlamak için çalışacak.

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Güney Akım Projesi'nde Son Aşama

"TÜRKİYE GÜNEY AKIM'DA ORTAK DEĞİL, EVSAHİBİ!.."

Nabucco'nun rakibi gibi görülen Güney Akım'a Karadeniz'deki münhasir ekonomi bölgesinden geçmesine ilişkin çalışmalara izin verilmesinin yankıları sürüyor

ANKARA - Rusya Başbakanı Vladimir Putin'in Ankara ziyareti sırasında Türk hükümetinin, Nabucco'nin rakibi gibi görülen Güney Akım'a "yeşil ışık" yakmasının yurt içinde ve yurt dışında yankıları sürerken Ankara'da Türkiye'nin Nabucco ortağı olduğuna işaret edilerek, "Türkiye'nin Güney Akım projesi ile ilgisi ise, boruhattının geçişine ilişkin çalışmalara izin vermekten ötesine gitmiyor. Ortak olması söz konusu değil" diye vurgulanıyor. Bu arada, Ankara'nın Güney Akım'a izin vererek Rusya'nın Samsun-Ceyhan projesine angaje olması, Ceyhan'da bir Rus refinerisinin inşa edilmesi gibi kazançlar elde ettiğine dikkat çekilerek "Bu bir pakettir" deniliyor.

Vladimir Putin'in Ankara ziyareti sırasında enerji alanında imzalanan anlaşmaların gerek yurt içinde gerek yurt dışında yankısı büyük oldu. Bu çerçevede, en çok üzerinde durulan konulardan biri, 13 Temmuz'da Nabucco Hükümetlerarası Anlaşmasına imza atan Türkiye'nin bir ay geçmeden bu projenin rakibi olarak görülen Rusya'nın Güney Akım gaz boruhattı için münsahir ekonomik bölgesinin kullanılmasına izin vermesi oldu.



-"TÜRKİYE'NİN GÜNEY AKIM GAZINA İHTİYACI YOK"-

Bu çerçevede Ankara'da özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Nabucco ve Güney Akım'ın "rakip" projeleri gibi görmedikleri açıklamalarına işaret ediliyor. Projenin Türkiye'nin transit ülke konumunu güçlendireceği vurgulanan Ankara'da Türkiye'nin enerji kaynakları konusunda Rusya'yı her zaman güvenilir bir ortak olarak gördüğünün altı çizilirken "Yapılan anlaşmalar hiçbir şekilde Nabucco'yu tehlikeye atmıyor" deniliyor. Ankara'da şu değerlendirmeler yapılıyor:

"Nabucco bizim için öncelikli bir proje ve Türkiye, Nabucco ortağıdır. Taşınan gazın bir kısmı Türkiye'de kullanılacak. Güney Akım ise, tamamen farklı bizim için. Güney Akım'a bir ortaklık söz konusu değil. Taşınacak gaz Türkiye'ye gelmeyecek, Böyle bir ihtiyacımız yok. Türkiye'nin yaptığı, Güney Akım'ın münhasır ekonomik bölgesinden geçmesine yönelik çalışmaların yapılması için izin vermektir. Bunun ötesine gitmiyor Türkiye'nin ilgisidir."

Bu arada, Türk yetkilileri, uluslararası huhukta bir ülkenin münhasır ekonomik bölgesinden geçilmesinin belirli kurallara bağlandığına dikkat çekilyorlar.

-"TÜRKİYE'NİN ANA KAZANCI SAMSUN-CEYHAN"-

Öte yandan, Ankara'nın, Mavi Akım'ın münhasır ekonomik bölgesinden geçmesine "yeşil ışık" yakmasının Türkiye'nin kazançlarının ne olacağı da üzerinde durulan diğer bir konudur. Türk yetkilileri de "Türkiye'nin kazancı başka alanlarda oldu. Samsun-Ceyhan projesinde oldu. Uzun yıllarda konuşulan bu proje, Boğazlar'ın by pass edilmesi açısından çok önemli. Ankara'da yapılan temaslar sonucunda Rusya'nın Samsun-Ceyhan boruhattına angage oldu. Rusların bu noktaya gelmiş olması çok önemli" dediler.

Ancak tek kazancın bunun olmadığına, "bir paket" söz konusu olduğuna vurgu yapılırken Ceyhan'da bir refinerin yapılması öngörüldüğü, Putin ziyaretinden önce bir Rus heyetinin Ceyhan'ı ziyaret ettiği belirtilerek Rusya ile işbirliğinin sayesinde Ceyhan Terminali'nin öneminin de artacağına işaret ediliyor.

-NÜKLEER İŞBİRLİĞİ İÇİN ÇALIŞMA GRUBU-

Türkiye ile Rusya arasında nükleer alanda "geniş işbirliği"nin öngörüldüğü kaydediliyor. Bu çerçevede "Bir çalışma grubunun oluşturulması söz konusu olduğu" ifade ediliyor.

Nükleer santral konusundaki fiyat ve maliyet gibi faktörler ile ilgili olarak da Türk yetkilileri, "İhale süreci devam ediyor ve herhalde kısa bir süre içinde sonuçlandırılacak. Eğer ihale, Rusya lehinde sonuçlanırsa o zaman Türkiye ile Rusya arasında nükleer alandaki işbirliği artacak ve bunu kolaylaştırmak için bir takım çalışmalar öngörülüyor" dediler.

-"BERLUSCONİ ARABULUCU OLMADI"-

Öte yandan, İtalyan Başbakanı Silvio Berlusconi'nin Erdoğan ve Putin ile buluşmak üzere Türkiye'ye hareketinden hemen önce İtalyan Başbakanlığınca yapılan, Türkiye-Rus anlaşmaları için "Berlusconi'nin kişisel başarısı, arabuluculuğunun başarısı" yönündeki açıklama için Ankara'da "Berlusconi'nin arabuluculuğu söz konusu değil, zaten Perşembe görüşmeleri Türkiye ile Rusya arasında cereyan etti" deniliyor.

30 Temmuz 2009 Perşembe

2011 Dünya Üniversite Kış Olimpiyatları ERZURUM'da


Erzurum Türkiye’nin önemli şehirlerinden birisi. 2011 de yapılacak olan Dünya Üniversite Kış Olimpiyatlarına ev sahipliği yapması da Erzurum’ un Dünyadaki konumununu gözler önüne sermektedir. Erzurum ili Türkiye’nin en yüksek ve soğuk illerinden biridir. Erzurum’da kar vazgeçilmezler arasındadır çünkü yılın 5 ayı karla örtülüdür. Erzurum denince akla gelen bir önemli husus ta Palandöken dağı. Palandöken dağı normal kış koşullarında 2-3 metre kar yağışı almaktadır. Palandöken, Erzurum ilinde bulunan 3185 m. yüksekliğindeki tektonik tipte bir dağımızdır. Palandöken dağı Doğu Batı yönünde uzanır. Palandöken dağı 1950 m. yükseklikteki Erzurum’un 10 km. kadar güneyinde yer alan zirvesiyle çevredeki en yüksek dağdır.




Erzurum’a yalnızca 10 dakikalık mesafede bulunan Palandöken Kayak Merkezi günümüzde en çok tercih edilen kayak merkezlerimizden bir tanesidir.Yılın yedi ayı karlarla kaplı olan Palandöken Dağı Erzurum havaalanına sadece 5 km uzaklıkta bulunuyor. Palandöken’de kış turizmi için kapsamlı bir proje olan Erzurum-Palandöken Kış sporları ve Turizm Master Planı çalışması yapılmış ve Palandöken’in kış sporları merkezi niteliğine sahip olduğu tespit edilmiştir. Palandöken Kayak Merkezi’ndeki pistler Türkiye’nin en uzun ve dik kayak pistlerindendir. Palandöken kayak merkezinde kayak alanı 2200-3176 m. yükseklik kuşağı üzerinde yer almakta olup pistlerin toplam uzunluğu 28 km.yi bulmaktadır. Palandöken de en uzun pisti 12 km. ye ulaşmaktadır. Palandöken kayak merkezinde pistlerdeki irtifa farkı 1000 m civarındadır. Palandöken Kayak Merkezinde 8 adet kolay pist, 8 adet orta düzeyde pist, 2 adet ileri düzey pist ve 4 adet yol pist olmak üzere toplam 22 adet pist mevcut olup bu pistlerden 2 ’si FIS tarafından 1967-83 tescil nosu ile olimpik pist olarak ilan edilmiştir.


Palandöken kayak merkezinde ayrıca Gondol Telekabin 3200 m 1500 kişi, beden terbiyesi 3237 m 300 kişi, Bağlantı lifti 840 m 900 kişi, acemi lifti 320 m 900 kişi, baby lift 200m 300 kişi, teleksi 800m 650 kişi, güney lifti 1528 m 800 kişi, vadi lifti 1200 m 800 kişi, ejder lifti 1778 m 938 kişi kapasiteli ve ayrıca 350 m 180 kişi kapasiteli snow tubing kar botu bulunmaktadır.

Dünya Su Formu


5. DÜNYA SU FORMU
Su İçin Farklılıkların Giderilmesi
16-22 Mart 2009
BİRİNCİ DUYURU - Eylül 2007

İçerik :

Su Herkesi Birleştirir. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
Dünya Su Formu'na Davet - TC. Çevre ve Orman Bakanı Prof.Dr. Veysel EROĞLU
Küresel Tehdit: Susuzluk! - İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir TOPBAŞ
Su Mesajının İletilmesi - Dünya Su Konseyi Başkanı Loic FAUCHON
Karşıt Bakış Açıları Arasında Köprüler Kurmak - 5. Dünya Su Formu Genel Sekreteri Prof.Dr. Oktay TABASARAN
Dünya Su Forumu ve Tarihçesi
Ana Tema : Su İçin Farklılıkların Birleştirilmesi
Dünya Su Formu'na Yeni Bir Yaklaşım
Siyasi Süreç
Program Süreci
Zaman Çizelgesi
Bakanlar Konferansı
Sergi
Fuar
Sosyal ve Kültürel Etkinlikler

Su Herkesi Birleştirir

Türkiye olarak, suyun insanlığın yanı sıra doğal hayatın devamı bakımından da giderek artan bir biçimde önem kazandığının bilinci içindeyiz. Bizim insan ve evren tasavvurumuzda su, medeniyet demektir. Onun için de "Su Hayattır" sözü medeniyetimizde önemli bir yere sahiptir. Hiç şüphe yok ki, yeryüzünde hayat ve medeniyetin devamı suya bağlıdır. Son yıllarda, Türkiye su alanında büyük ilerleme kaydetmiş ve önceki Dünya Su Forumları ve Bakanlar Konferansına aktif katılım sağlamıştır.

2009 yılı, Rio Konferansı, Gündem 21, BM Binyıl Kalkınma Hedefleri ve 2002 Johannesburg Uygulama Planı'ndan günümüze kadar suyla ilgili konularda kaydedilen ilerlemenin gözden geçirileceği ve yeni girişimlerin görüşüleceği bir yıl olarak tarihe geçecektir. 2009 yılında ayrıca, 2005-2015 BM Yaşam için Su On Yılı'nın yarısı geride bırakılmış olacaktır.

5. Dünya Su Forumu "Su için Farklılıkların Birleştirilmesi" teması altında düzenlenecektir. İstanbul'un Batı ile Doğu'yu birleştirmesinin yanı sıra, Kuzey ve Güney eksenini bağlayan eşsiz coğrafi konumu göz önüne alındığında; Türkiye, Forumun amaçlarının ve hedeflerinin gerçekleştirilmesi için ideal bir ülke niteliğindedir.

Su alanındaki tüm konular üzerinde mümkün olan en büyük etkiyi yapacak yeni düşünceleri geliştirmek üzere tüm hükümetler, parlamenterler, uluslararası kuruluşlar, yerel idareciler, enstitüler, özel sektör mensupları, belli başlı oluşumlar, hükümet dışı kuruluşlar ve akademisyenler İstanbul'da bir araya gelecektir. Bunu çok önemli bir buluşma olarak görüyoruz.
Diyorum ki, gelin çocuklarımız için, suyu minnetle kucaklayıp gelecek nesillere miras bırakabilecekleri sürdürülebilir bir 21. yüzyıl yaratılmasını sağlayalım.

2009 İstanbul 5. Dünya Su Forumu'nda Türkiye'nin ev sahipliğinde bolluk ve bereket dolu bir dünya için buluşmak dileğiyle.

Recep Tayyip ERDOGAN
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı



Dünya Su Forumu'na Davet

Sevgili Meslektaşlarım,

16 - 22 Mart 2009 tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştirilecek olan 5. Dünya Su Forumu'na katılmanız için davetimizi yinelemekten memnuniyet duyarım.

İstanbul'un dünyanın en önemli etkinliklerinden birine ev sahipliği yapacak olmasından dolayı onur duymaktayız. İstanbul kıtaları birleştirir; su insanları birleştirir. 5. Dünya Su Forumunun ana teması olan "Su için Farklılıkların Birleştirilmesi", bu görüşü ve işbirliğini açık olarak ifade etmektedir. Bu ana tema, sektörler ve toplumlar arasında dayanışmayı, işbirliğini ifade eden 2009 Dünya Su Günü teması "Su bir araya getirir" ile birleştirilmiştir. Bu yaygın hedeflerle birlikte 5. Dünya Su Forumu'nun su uzmanları ve kullanıcıları, parlamenterler, bakanlar, hükümet başkanları ve halk için bilimsel ve düşünsel bir platform sağlayacağına eminim. Bizim beklentimiz 5. Dünya Su Forumu'nun bu anlamda büyük bir fark oluşturacak olmasıdır.

Elinizdeki birinci duyuru, siyasi süreç ve iletişim şekli gibi kavramsal konuların yanı sıra, İstanbul'da gerçekleştirilecek olan temel toplantı ve etkinliklerin bir kısmını içermektedir. Mart 2008'de basılacak olan ikinci duyuruda Forum haftası ile ilgili daha fazla ayrıntı yer alacak olup, nihai programı içerecek olan üçüncü duyuru da Kasım 2008'de yayınlanacaktır.

Hazırlık süreci ve Forum haftası boyunca sizleri İstanbul'da görmekten memnuniyet duyarız. Bu sayede dünya su topluluğunun farklı uluslararası etkinliklerde ortaya koyduğu hedefler için açık, tutarlı önerilere ulaşabilir ve böylelikle su için farklılıkların birleştirilmesine katkıda bulunabiliriz.
Çevre ve Orman Bakanı olarak, deneyimlerin birleştiği, bilgilerinizin paylaşıldığı bu önemli uluslararası etkinliğe katkılarınızı sunmak üzere sizleri İstanbul'a davet ediyorum. Türk su topluluğu adına, dünyanın herhangi bir yerinde sizinle birlikte çalışmaktan onur duyacağım.

Prof. Dr. Veysel EROĞLU
T.C. Çevre ve Orman Bakanı

Küresel Tehdit: Susuzluk!

Su, insan yaşamının devam edebilmesi, medeniyetlerin gelişebilmesi için hayati bir öneme sahiptir. Bu nedenle tarihteki ilk medeniyetler Anadolu'da, Mezopotamya'da, Afrika'da Nil Nehri gibi su kaynaklarının zengin olduğu bölgelerde ortaya çıkmış; tarım, ticaret ve bilimin temelleri bu topraklarda atılmıştır.

Fakat sanayinin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan çevre kirliliği, kaynakların hızla ve bilinçsizce tüketilmesi küresel ısınmayı gündeme getirmiştir. 21. yüzyılın en büyük problemi olan küresel ısınma, su kaynaklarının da yetersiz kalmasına ve zamanla yok olmasına neden olmaktadır. Bu nedenle gereken önlemlerin alınması ülkelerin, sadece yerel değil küresel su politikaları geliştirmesini de zorunlu kılmıştır.
Stratejik konumunun yanı sıra jeopolitik konumu itibariyle de büyük bir öneme sahip olan İstanbul, bir iç denize sahip olmasına rağmen küresel ısınmanın da etkisiyle birçok su kaynağını kaybetmiş ve susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.

Bu nedenle İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak tehlikenin büyümemesi için üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve ilgili kurumlarla yaptığımız ortak çalışmalarda, vatandaşlarımızın küresel ısınma, kaynakların bilinçli kullanılması ve su tasarrufu hakkında bilgilendirilmelerini ve birey olarak harekete geçmelerini sağlamaya çalışıyoruz. Ancak sadece ülkemizi değil, komşu ülkeleri de ilgilendiren su sorununa karşı hükümetimizin ya da yerel yönetimler bazında bizlerin alacağı karar ve tedbirlerin sorunun çözümü için yeterli olması mümkün değildir.
Tüm dünyayı ilgilendiren, küresel bir tehdit olan susuzluğa karşı etkin ve kalıcı çözümler üretmek amacıyla Mart 2009'da düzenlenecek olan 5. Dünya Su Forumu'na İstanbul ev sahipliği yapacaktır. Dünya üzerindeki su kaynaklarının korunması ve kullanımı konusunda bugüne kadar yapılan tüm çalışmaların devamı olan "Su için Farklılıkların Birleştirilmesi" başlığı altında düzenlenecek Forumun, Asya'yı Avrupa'ya bağlayan şehrimizde yapılmasının ayrı bir öneme sahip olduğunu düşünüyoruz.

İstanbul'da Mart 2009'da yapılacak 5. Dünya Su Forumu'nda alınacak kararlar doğrultusunda atılacak adımların ve bugünün koşullarında alınması gereken tedbirlerin dünyadaki su sorununa çare olabilmesini umut ediyorum.

Dr. Kadir TOPBAŞ
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı


Su Mesajının İletilmesi

Su, yüzyılımızın kilit önceliklerinden biridir. Dünya üzerinde yaşayan insanların büyük bir kısmına suya ulaşımın ve şehir sağlığı hizmetlerinin sağlanması ile insanlık barışa ve daha ileri bir gelişmişlik düzeyine ulaşacaktır. Fakat bunu başarmak için kusursuz bir dayanışma içinde olmamız ve amaçlarımızı belirlememiz gerekir. Binyıl hedefleri evrenseldir, ama bu hedefler su kıtlığı olan ya da şehir sağlığı hizmetlerinin yeterli olmadığı yerlerde neler yapılması gerektiğinin bir örneğidir. Kısacası her yerde vakar ve özgürlüğün güvence altına alınması gerekmektedir.

Dünya Su Forumu, benzer hedefleri savunan kadın ve erkekleri bir araya getiren, politika üretmek için her kademedeki kurumlar arasında işbirliğini teşvik eden ve somut eylemlerin yapılması için fırsat sağlayan bir platformdur.

Marakeş, Lahey, Kyoto ve Meksika'dan sonra büyük su ailesi Türk halkının davetiyle Mart 2009'da İstanbul'da bir araya gelecektir. Bu vesileyle Türk Hükümetine misafirperverliği ve bu görevi, Dünya Su Konseyi ile birlikte üstlendiği için teşekkür etmek isterim. Konseyimiz ve 300 üye örgüt, bu önemli olayı herkesin suya erişimine giden uzun yolda önemli bir dönüm noktası haline getirmek için seferber olmuş durumdadır. Ancak, İstanbul'daki 5. Forum sadece en yüksek seviyede toplantıların yapılacağı bir hafta olmakla kalmayacaktır. Forum Meksika'da başlayan ve 2009 sonrasında da devam edecek olan bir süreçtir. Sürecin başarısı, ancak yapılan işin niteliği ve katılımcıların taahhütleri ile belirlenecektir.

"Su için Farklılıkların Birleştirilmesi" ana teması etrafında su konusundaki bütün yetkililerin bir araya getirilmesi Türkiye ve Dünya Su Konseyi'nin ortak hedefidir. Gerek uluslararası gerek bölgesel düzeyde, her birimiz bu göreve katkıda bulunmalı böylece mesajlarımızı açık ve somut bir şekilde karar vericilere iletebilmeliyiz.

Bu mesajları oluşturmak ve bunları Mart 2009'da İstanbul'a taşımak için bize katılın. Sizleri aramızda görmekten mutluluk duyacağız.

Loic FAUCHON
Dünya Su Konseyi Başkanı

Karşıt Bakış Açıları Arasında Köprüler Kurmak

Dünya Su Forumu, çok paydaşlı karşılıklı konuşmaların yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeydeki su politikalarının oluşumunu etkilemesine olanak sağlayan ve dünyada su camiasının bilgi, deneyim ve katkılarına dayanan herkese açık bir katılım sürecidir. Bu süreç Binyıl Kalkınma Hedeflerine ulaşılması yolunda daha iyi bir yaşam kalitesinin sağlanmasını ve Sürdürülebilir Kalkınma ilkelerine saygıyı da temin eder.

Suya dayalı sorunlara, bunların insanlar için gittikçe artan önemine vurgu yapan ve suyla ilgili en önemli uluslararası etkinlik olan Dünya Su Forumu, küresel su politikalarında etkili değişik kuruluşların bilgi ve tecrübeleri üzerine inşa edilir. Forum, işbirliği, ortaklık ve yenilik ilkelerini benimseyen bir girişimdir.

Forum iki yıllık bir hazırlığa dayanan ve sürekli gelişen bir süreçtir. Fas (1997), Hollanda (2000), Japonya (2003) ve Meksika'nın (2006) ardından 5. Dünya Su Forumu 2009 yılında İstanbul'da gerçekleştirilecektir.
Türkiye'nin Doğu ve Batı, Kuzey ve Güney arasındaki stratejik konumu; değişik su kültürleri, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki kavramsal ayrılıklar, dünyanın çeşitli yerlerinde yürütülen suyla ilgili değişik girişimleri bir araya getirme ihtiyacı; 5. Dünya Su Forumu'nun temasını "Su için Farklılıkların Birleştirilmesi" olarak belirlemiştir.
"Su için Farklılıkların Birleştirilmesi" teması su kullanıcıları, karar mercileri, medya ile su uygulayıcıları ve uzmanları arasında yerel, bölgesel ve küresel düzeyde bilgi alışverişi sağlamayı ve karşılıklı anlayış yaratmayı ifade eder. Ayrıca, su kaynakları ve suyun çeşitli kullanım alanları (su ve sağlık, su ve şehir sağlığı, su ve finansman, su ve enerji, su ve iklim, su ve gıda, tatlı su ve deniz suyu vb) arasındaki ilişkileri ve etkileşimleri güçlendirmeyi de içerir, aynı zamanda su teknolojisi, finansmanı, kapasite ve yönetim arasındaki boşlukları ortak bilgi ve deneyimle doldurmayı da kapsar. Ana tema, çatışan bu perspektifler arasında köprü oluşturmak, farklılıklar üzerinden ilerlemek ve çeşitli tarafları ve sektörleri bir araya getirmek için bir fırsat sağlamaya odaklıdır. Su, etki leşimler ortaya çıkarmalıdır. Şimdi "Su için Farklılıkları Birleştirme" zamanıdır.
5. Dünya Su Forumu'nun ortak düzenleyicileri olan, Türkiye Hükümeti ve Dünya Su Konseyi, sizleri 5. Forumun, önümüzdeki iki yıl boyunca, kendisinden önceki Forumların başarıları ve güçlüklerinden ders alarak, dünyadaki toplumların yaşamlarında gerçek bir farklılık oluşturma yolunda göstereceği çabalara katılmaya davet etmekten onur ve memnuniyet duyarlar. Forum, suyla ilgili bilinci ve konuya atfedilen önemi siyasi düzeyde arttırmak için bir platform, bir fırsattır. Bu birinci duyuru, Forumun gelecek iki yıl içerisinde nasıl düzenleneceğini ve sizlerin katılabileceği birçok süreci tasvir etmeyi amaçlamaktadır.

Prof. Dr. Oktay TABASARAN
5. Dünya Su Forumu Genel Sekreteri

Daniel ZIMMER Dünya Su Konseyi İcra Direktörü
Dünya Su Forumu ve Tarihçesi
Dünya Su Konseyi, uluslararası ve çok taraflı bir platformdur. 1996 yılında su alanındaki ünlü uzmanların ve uluslararası kurum/kuruluşların girişimleriyle uluslararası topluluğun su meseleleri konusunda artan kaygılarına yanıt vermek üzere kurulmuştur. Dünya Su Konseyi'nin misyonu "Dünya üzerindeki bütün canlıların yararına çevresel bir sürdürülebilirlik temeli üzerinde suyun bütün boyutlarıyla etkili bir şekilde korunması, geliştirilmesi, planlanması, yönetimi ve kullanımını kolaylaştırmak için en üst düzey karar mercileri dahil, bütün düzeylerde farkındalık yaratmak, siyasi sorumluluk oluşturmak ve kritik su meselelerinde eylem başlatmaktır". Tecrübelerin paylaşılmasını ve tartışmaları teşvik eden bir platform sağlayan Konsey, böylece, su topluluğundaki bütün paydaşlar arasında su hizmetleri yönetimi ve su kaynakları konusunda ortak bir stratejik vizyon oluşturmayı hedefler. Bu süreç içinde Konsey, sonuçta Dünya Su Forumunu oluşturan girişim ve faaliyetlere öncülük eder.

Her 3 yılda bir düzenlenen Dünya Su Forumu, dünyanın her gün karşılaştığı suyla ilgili problemlere sürdürülebilir çözümler bulunabilmesi için, farklı çevrelerden insanları bir araya getirir. Forum, su sektörünün içinden ve dışından bireylerin birbiriyle etkileşime girebileceği, müzakere edebileceği ve suya ilişkin sorunların daha çok bilincine vararak, bunlara çözümler bulabileceği uluslararası bir platformdur. Bu platform, Bakanlara, yerel yöneticilere ve parlamenterlere; kendi görüşlerini, uzmanlar ve sivil toplum örgütlerinin görüşleri ile karşılaştırma imkanı da sağlar.
Forum:
Su sektörünün içinde ve dışında küresel su konularının anlaşılmasına ve konular hakkında bilincin arttırılmasına katkıda bulunur;
Her seviyede, işbirliği oluşmasını, ortaklıkları kolaylaştırmayı ve somut faaliyetlerin ilerleyip gelişmesini destekler;
Su kaynakları yönetimi için sorumlulukların geliştirilmesini ve sürdürülebilir uygulamaları vurgular,
Su konularında siyası taahhüdü teşvik eder ve özellikle Bakanlar Konferansı aracılığıyla su konusunun siyasi gündemin üst sıralarında yer almasını hedefler.
Forum, sadece bir haftalık bir konferans değildir. Forum, tematik, bölgesel, politik ve iletişim konularıyla ilgili aktiviteleri de kapsayan iki yıllık bir hazırlık sürecidir. Forum Haftasında tartışılacak konulara, aylar süren bu sürecin sonunda ulaşılır.

Fas (1997), Hollanda (2000), Japonya (2003) ve Meksika'nın (2006) ardından 5. Dünya Su Forumu 2009 yılında İstanbul'da düzenlenecektir. Su kaynakları, kültürü ve teknolojisi bakımından zengin bir geçmişe sahip olan. Türkiye, Dünya Su Konseyi tarafından su sorunlarına karşı küresel işbirliği oluşturmanın önemli bir ilerleme basamağı olarak seçilmiştir.

Ana Tema: "Su için Farklılıkların Birleştirilmesi"
"Su için Farklılıkların Birleştirilmesi", 5. Dünya Su Forumu'nun ana temasıdır. İstanbul, sorunlarımıza ortak çözümler bulmak üzere bölgeleri ve insanları bir araya getiren bir köprü oluşturmayı arzulamaktadır. 5. Dünya Su Forumu, ülkeler arasında sürdürülebilir su kullanımıyla ilgili zorlukların üstesinden gelinmesini sağlayacak işbirliğini güçlendirmek için mükemmel bir fırsat sunmaktadır. Hepinizi, bu küresel sorunla başarıyla mücadele edebilmek için gerekli eylemi başlatmada aktif rol almaya davet ediyoruz.

"Su için Farklılıkların Birleştirilmesi", paydaşları, sektörleri ve bölgeleri bir araya getirmek demektir. Bu oluşumda suyu kullananlar, karar vericiler, kamu ve özel sektör temsilcileri, uzmanlar ve yerel, ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde su alanında görev yapan uygulayıcılar yer almaktadır. Su alanında faaliyet gösterenler sağlık, tarım veya enerji gibi diğer alanlardaki paydaşlarla daha çok işbirliği yapmalı ve böylece Binyıl Kalkınma Hedeflerine ulaşılması için suyun sahip olduğu önemin altı çizilmelidir. Bu oluşum farklı kültürleri, zengin ile fakiri, dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan bölgelerini, özellikle de gelecek kuşaklarla şimdiki nesli bir araya getirmeyi hedeflemektedir.


Dünya Su Forumu'na Yeni Bir Yaklaşım
Önceki Forumlardan alınan dersleri bir adım daha ileriye götürmek ve dünya su topluluğundan daha fazla taahhüt elde etmek için Türk eş-organizatörler ve Dünya Su Konseyi, Forum hazırlıkları için gelişmiş bir çerçeve hazırlamışlardır.

Bu çerçeve Forum'un üç stratejik parçasından (program, siyasi süreç ve iletişim) sorumlu komitelerden oluşmaktadır (Şekle bkz). Bu üç komite Türk ve Dünya Su Konseyi üyelerinden eşit sayıda temsilciden meydana gelmektedir. Bütün komiteler Forum'un hazırlık sürecine katkıda bulunmak isteyen kurum/kuruluşlardan oluşan büyük çalışma gruplarının desteğiyle çalışmaktadırlar. Komiteler, Uluslararası Yönlendirme Komitesine rapor vermektedir.



Program Komitesi : Genel çerçevenin hazırlanması, ana konuların tanımlanması, hazırlık sürecinin planlanması ve izlenmesi, özel programların uygulanması
Siyasi Süreç Komitesi : Sürecin ve programla bağlantılarının planlanması, siyasi grupların dahil edilmesi, karar mercileri için somut tavsiyeler ve taahhütlerin hazırlanması
İletişim Komitesi : İletişim ve pazarlama stratejisi ve araçlarının planlanması, su topluluğundaki kurumların iletişim görevlilerinin dahil edilmesi


Siyasi Süreç
İstanbul'daki siyasi süreç Meksika'da düzenlenen 4. Dünya Su Forumu'ndaki deneyimlere dayanarak hükümetler, yerel yetkililer ve parlamenterlerden oluşan üç siyasi grubu içerecektir.

Bu süreç, Forum'un tematik ve bölgesel hazırlık süreçleri ile olabildiğince ilişkili olacaktır. Politik gruplardan önemli konularda görüşlerini bildirmeleri ve eyleme dönük bir dizi tavsiye ve taahhütlerde bulunmaları istenecektir. Bu nedenle politik sürecin yerel ve bölgesel hazırlık çalışmalarına dayanması beklenmektedir. Forum'dan önceki iki yıl içinde gerçekleştirilen bölgesel faaliyetlere yerel politikacılar mümkün olduğunca dahil edilmeli ve eyleme dönük çalışmalar yapmaları istenilmelidir.

Forum esnasında gerçekleşecek tartışmalar bu üç politik grup arasında köprü oluşturmayı amaçlamaktadır ve bir dizi tavsiye tasarısına odaklanacaktır. Bu süreçte, yeni taahhütlerin ve çalışma ortaklıklarının oluşması için çalışılacaktır.

TC Dışişleri Bakanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu sürece dahildirler.


Program Süreci
5. Forum programı için "SU İÇİN FARKlILIKLARIN BİRLEŞTİRİLMESİ" hedefine yönelik piramit şeklinde bir program yapısı belirlenmiştir.

Genel olarak 5. Forum'un tematik program yapısı oturumlardan çok katılımcılar arasında etkileşime odaklanmıştır. Bütün konular, temalar, başlıklar ve oturumlar, farklılıkların birleştirilmesi ana hedefine yönelik olacaktır.

Her tema için bir tematik koordinatör görevlendirilecektir. Bu koordinatörler Program Komitesinin belirleyeceği esaslara göre temaların geliştirilebilmesi için çeşitli kurumlardan oluşan konsorsiyumlar önereceklerdir. Etkili, dengeli ve her kesimin temsil edildiği bir konsorsiyum için, tematik koordinatör önerileri Program Komitesinin onayına sunulacaktır.

Her konu başlığı için yaklaşık üç oturum belirlenecektir. Bu oturumların gerek paydaşlar ve sektörler gerek şimdiki zaman ve gelecek arasında, farklılıkların birleştirilmesi için bir platform oluşturması beklenmektedir. Oturumlar, katılıma dönük ve herkese açık olacak, söz konusu birleştirme faaliyetleri için yaratıcı yöntemlere de imkan sağlayacaktır. Sunum süreleri, katılımcılar arasında azami etkileşimi sağlamak için titizlikle sınırlı tutulacaktır. Katkıda bulunmak isteyenler için davetiyeler 2008 yılının başında dağıtılmaya başlanacaktır.

Forum haftasının, açılış günü, temaların görüşülüp, geliştirileceği beş gün ve kapanış günü olmak üzere yedi gün sürmesi planlanmaktadır. Genel oturumlar sabah saatlerinde yapılacak ve temel konular, önceki günün değerlendirmeleri, paneller ve bölgesel raporları kapsayacaktır. Konulu oturumlar öğleden sonra gerçekleştirilecektir.


Zaman Çizelgesi
Tematik Hazırlık
Ağustos 2007
Program Çerçevesi
Hazırlık süreci
Tematik ve bölgesel koordinatörler için kılavuz noktalar
Bölgesel süreci başlatmak ( Haziran 2008'de siyasi sürece girişi sağlayabilmek için)
Kasım 2007
İstanbul'da ilk tematik koordinatörler toplantısı
Ocak 2008
İstanbul'da ikinci tematik koordinatörler toplantısı
Oturumlara katılım için davet
Haziran 2008
Oturum Planı
Ağustos 2008
Oturumların seçiminin sonuçlandırılması

Siyasi Hazırlık
Hazırlık Çalışmaları dört toplantıdan oluşur ve dokuz aylık bir zaman dilimini kapsar:
1. Toplantı: Haziran 2008
2. Toplantı: Eylül 2008
3. Toplantı: Kasım 2008
4. Toplantı: Ocak 2009

Bakanlar Konferansı
5. Dünya Su Forumu'nun temel hedeflerinden biri de politika gündemine tesir edebilmektir. Konferans, öncelikle dünya çapındaki yerel faaliyetlerin desteklenmesi için somut taahhütler üretmeyi amaçlamaktadır.

Bakanların katılımı, hazırlık süreci boyunca ve özellikle de bölgesel toplantılarda önem arzedecektir. Böylece, Bakanlar ve diğer devlet görevlileri kendi tutumlarını başka ülkelerden meslektaşlarına ifade edip paylaşabileceklerdir. İstanbul'daki Forum süresince Bakanlar ile diğer paydaşlar arasında sürekli iletişim sağlanmaya çalışılacaktır.



Sergi
5. Dünya Su Forumu ile paralel olarak bir sergi düzenlenecektir. Sergi su alanında faaliyet gösteren çeşitli kurumların ve firmaların hizmetlerini, ürünlerini, faaliyetlerini ve çalışmalarını tanıtabilecekleri değişken ve kapsamlı bir alan oluşturacaktır. Bu faaliyet, su alanındaki girişimciliğin kendini ifade etmesine ve yeni teknolojilerin paylaşılmasına olanak vermeyi amaçlamaktadır.


Fuar
Su Fuarı, 5. Dünya Su Forumu sırasında İstanbul'da düzenlenecek ve su konusunda çeşitli kültürel, sosyal ve eğitimle ilgili faaliyetleri içerecektir. Forum'un ana mekanında şenlikli ve aynı zamanda düşünsel bir hava estirmesi amaçlanan fuar çerçevesinde bir poster sergisi, Uluslararası Su ve Film Etkinliği, eğitici su oyunları, su konulu gösteriler, fotoğraf sergisi, su konularında çeşitli geleneksel ve etnik gösteriler ve yarışmalar vs. yer alacaktır.


Sosyal ve Kültürel Etkinlikler
Refakatçiler ve ilgilenen katılımcılar için, İstanbul'un tarihi ve kültürel yerlerine ziyaret programları organize edilecektir.
Topkapı Sarayı, Arkeoloji Müzesi, Çinili Köşk Müzesi, Sultanahmet Camii, Süleymaniye Camii, Ayasofya, Aya irini, Yerebatan Sarnıcı, Alman Çeşmesi, Miniatürk, Kapalı Çarşı, Galata Kulesi, Dolmabahçe Sarayı, Adalar ve çeşitli zengin ve ilginç müzeler gezilebilecek yerlerden bazılarıdır.
Türkiye'yi gezmek isteyen katılımcılar için, Forum haftasından önce ve sonra turlar düzenlenecektir. Bu turlar turistik, kültürel ve teknik gezilerin bir karışımı olacaktır.

19 Mayıs 2009 Salı

Avrupa Futbol Şampiyonası karnemiz!


DAHA ÖNCE 2 KEZ KATILDI-

Türk Milli Futbol Takımı, 1960 yılında başlayan Avrupa Şampiyonası macerasında daha önce sadece 2 kez elemeleri geçerek, finallerde mücadele etti.

Milliler, 1996'da Fatih Terim, 2000'de de Mustafa Denizli yönetiminde finallerde yer aldı.

1996'da İngiltere'nin düzenlediği finallerde Türkiye, gruptaki 3 maçını da, üstelik gol bile atamadan, yenilgiyle tamamlayarak elenmişti.

2000 yılında Hollanda ve Belçika'nın ortaklaşa düzenledikleri finallerde ise Türkiye, gruptan çıkmış, çeyrek finalde Portekiz'e yenilerek, organizasyona veda etmişti.

Milliler, 2004'de Portekiz'de düzenlenen son finallere ise baraj maçlarında Letonya'ya elenerek katılamamıştı.



-AVRUPA ŞAMPİYONASI MACERASI-

Türkiye'nin, 1960 yılında başlayan Avrupa Şampiyonası eleme maçları ve katıldığı finallerdeki performans tablosu şöyle:

-FRANSA 1960-

Türkiye - Romanya: 2 - 0

Romanya - Türkiye: 3 - 0

-İSPANYA 1964-

İtalya - Türkiye: 6 - 0

Türkiye - İtalya: 0 - 1

-İTALYA 1968-

Serbest İrlanda - Türkiye: 2 - 1

Türkiye - İspanya........: 0 - 0

Türkiye - Serbest İrlanda: 2 - 1

İspanya - Türkiye........: 2 - 0

Çekoslovakya - Türkiye...: 3 - 0

Türkiye - Çekoslovakya...: 0 - 0

Takımlar O G B M A Y P

------------------------------------------

1-İspanya 6 3 2 1 6 2 8

2-Çekoslovakya 6 3 1 2 8 4 7

3-İrlanda 6 2 1 3 5 8 5

4-TÜRKİYE 6 1 2 3 3 8 4

-BELÇİKA 1972-

Batı Almanya - Türkiye: 1 - 1

Türkiye - Arnavutluk..: 2 - 1

Türkiye - Batı Almanya: 0 - 3

Polonya - Türkiye.....: 5 - 1

Arnavutluk - Türkiye..: 3 - 0

Türkiye - Polonya.....: 1 - 0

Takımlar O G B M A Y P

----------------------------------------------

1-Batı Almanya 6 4 2 - 10 2 10

2-Polonya 6 3 - 3 10 6 6

3-TÜRKİYE 6 2 1 3 5 13 5

4-Arnavutluk 6 1 1 4 6 11 3

-YUGOSLAVYA 1976-

Türkiye - Serbest İrlanda: 1 - 1

Türkiye - İsviçre........: 2 - 1

SSCB - Türkiye...........: 3 - 0

İsviçre - Türkiye........: 1 - 1

Serbest İrlanda - Türkiye: 4 - 0

Türkiye - SSCB...........: 1 - 0

Takımlar O G B M A Y P

-------------------------------------------------

1-SSCB 6 4 - 2 10 6 8

2-Serbest İrlanda 6 3 1 2 11 5 7

3-TÜRKİYE 6 2 2 2 5 10 6

4-İsviçre 6 1 1 4 6 11 3

-İTALYA 1980-

Galler - Türkiye......: 1 - 0

Türkiye - Malta.......: 2 - 1

Türkiye - Batı Almanya: 0 - 0

Malta - Türkiye.......: 1 - 2

Türkiye - Galler......: 1 - 0

Batı Almanya - Türkiye: 2 - 0

Takımlar O G B M A Y P

-----------------------------------------------

1-Batı Almanya 6 4 2 - 17 1 10

2-TÜRKİYE 6 3 1 2 5 5 7

3-Galler 6 3 - 3 11 8 6

4-Malta 6 - 1 5 2 21 1

-FRANSA 1984-

Türkiye - Arnavutluk...: 1 - 0

Avusturya - Türkiye....: 4 - 0

Kuzey İrlanda - Türkiye: 2 - 1

Türkiye - Batı Almanya.: 0 - 3

Arnavutluk - Türkiye...: 1 - 1

Türkiye - Kuzey İrlanda: 1 - 0

Batı Almanya - Türkiye.: 5 - 1

Türkiye - Avusturya....: 3 - 1

Takımlar O G B M A Y P

------------------------------------------------

1-Batı Almanya 8 5 1 - 15 5 11

2-Kuzey İrlanda 8 5 1 2 8 5 11

3-Avusturya 8 4 1 3 15 10 9

4-TÜRKİYE 8 3 1 4 8 16 7

5-Arnavutluk 8 - 2 6 4 14 2

-BATI ALMANYA 1988-

Yugoslavya - Türkiye...: 4 - 0

Türkiye - Kuzey İrlanda: 0 - 0

Türkiye - İngiltere....: 0 - 0

İngiltere - Türkiye....: 8 - 0

Kuzey İrlanda - Türkiye: 1 - 0

Türkiye - Yugoslavya...: 2 - 3

Takımlar O G B M A Y P

----------------------------------------------

1-İngiltere 6 5 1 - 19 1 11

2-Yugoslavya 6 4 - 2 13 9 8

3-Kuzey İrlanda 6 1 1 4 2 10 3

4-TÜRKİYE 6 - 2 4 2 16 2

-İSVEÇ 1992-

Serbest İrlanda - Türkiye: 5 - 0

Türkiye - Polonya........: 0 - 1

Polonya - Türkiye........: 3 - 0

Türkiye - İngiltere......: 0 - 1

İngiltere - Türkiye......: 1 - 0

Türkiye - Serbest İrlanda: 1 - 3

Takımlar O G B M A Y P

------------------------------------------------

1-İngiltere 6 3 3 - 7 3 9

2-Serbest İrlanda 6 2 4 - 13 6 8

3-Polonya 6 2 3 1 8 6 7

4-TÜRKİYE 6 - - 6 1 14 -

-İNGİLTERE 1996-

Elemeler:

Macaristan - Türkiye: 2 - 2

Türkiye - İzlanda...: 5 - 0

Türkiye - İsviçre...: 1 - 2

Türkiye - İsveç.....: 2 - 1

İsviçre - Türkiye...: 1 - 2

Türkiye - Macaristan: 2 - 0

İzlanda - Türkiye...: 0 - 0

İsveç - Türkiye.....: 2 - 2

Takımlar O G B M A Y P

--------------------------------------------

1-İsviçre 8 5 2 1 15 7 17

2-TÜRKİYE 8 4 3 1 16 8 15

3-İsveç 8 2 2 3 9 10 9

4-Macaristan 8 2 2 4 7 13 8

5-İzlanda 8 1 2 5 3 12 5

Finaller:

Grup maçları

Türkiye - Hırvatistan: 0 - 1

Türkiye - Portekiz...: 0 - 1

Türkiye - Danimarka..: 0 - 3

-HOLLANDA-BELÇİKA 2000-

Elemeler:

Türkiye - Kuzey İrlanda: 3 - 0

Türkiye - Almanya......: 1 - 0

Türkiye - Finlandiya...: 1 - 3

Türkiye - Moldova .....: 2 - 0

Finlandiya - Türkiye...: 2 - 4

Kuzey İrlanda - Türkiye: 0 - 3

Moldova - Türkiye......: 1 - 1

Almanya - Türkiye......: 0 - 0

Takımlar O G B M A Y P

-----------------------------------------------

1-Almanya 8 6 1 1 20 4 19

2-TÜRKİYE 8 5 2 1 15 6 17

3-Finlandiya 8 3 1 4 13 13 10

4-Kuzey İrlanda 8 1 2 5 4 19 5

5-Moldova 8 - 4 4 7 17 4

Baraj maçları:

İrlanda Cumhuriyeti - Türkiye: 1 - 1

Türkiye - İrlanda Cumhuriyeti: 0 - 0

Finaller:

Grup maçları

Türkiye - İtalya..: 1 - 2

İsveç - Türkiye...: 0 - 0

Belçika - Türkiye.: 0 - 2

Çeyrek final

Türkiye - Portekiz: 0 - 2

-PORTEKİZ 2004-

Elemeler:

Türkiye - Slovakya.....: 3 - 0

Makedonya - Türkiye....: 1 - 2

Türkiye - Liechtenstein: 5 - 0

İngiltere - Türkiye....: 2 - 0

Slovakya - Türkiye.....: 0 - 1

Türkiye - Makedonya....: 3 - 2

Liechtenstein - Türkiye: 0 - 3

Türkiye - İngiltere....: 0 - 0

Takımlar O G B M A Y P

--------------------------------------------------

1-İngiltere 8 6 2 - 14 5 20

2-TÜRKİYE 8 6 1 1 17 5 19

3-Slovakya 8 3 1 4 11 9 10

4-Makedonya 8 1 3 4 11 14 6

5-Liechtenstein 8 - 1 7 2 22 1

Baraj maçları:

Letonya - Türkiye: 1 - 0

Türkiye - Letonya: 2 - 2

-AVUSTURYA-İSVİÇRE 2008-

Türkiye - Malta.......: 2 - 0 (Almanya'da seyircisiz)

Macaristan - Türkiye..: 0 - 1

Türkiye - Moldova.....: 5 - 0 (Almanya'da seyircisiz)

Yunanistan - Türkiye..: 1 - 4

Türkiye - Norveç......: 2 - 2 (Almanya'da seyircisiz)

Bosna Hersek - Türkiye: 3 - 2

Malta - Türkiye.......: 2 - 2

Türkiye - Macaristan..: 3 - 0

Moldova - Türkiye.....: 1 - 1

Türkiye - Yunanistan..: 0 - 1

Norveç - Türkiye......: 1 - 2

Türkiye - Bosna Hersek: ?

Takımlar O G B M A Y P

----------------------------------------------------

1-Yunanistan 11 9 1 1 23 9 28

2-TÜRKİYE 11 6 3 2 24 11 21

2-Norveç 11 6 2 3 23 10 20

4-Bosna-Hersek 11 4 1 6 16 21 13

5-Moldova 12 3 3 6 12 19 12

6-Macaristan 11 4 - 7 10 20 12

7-Malta 11 1 2 8 9 27 5

Türkiye'nin Avrupa Futbol Şampiyonası Tarihi


1956 yılında Avrupa ülkelerinin milli takımları arasında oynanacak bir turnuvanın düzenlenebilmesi için çalışmalar başladı ve bundan tam iki yıl sonra, 1958’de ilk Avrupa Şampiyonası başladı. Kupanın ilk formatı yarı-finale kadar iç ve dış sahalarda oynanan eleme maçlarıyla yürütülüyordu. Dört yarı-finalist arasından biz ülke ev sahibi seçiliyor ve kalan maçlar onun ülkesinde oynanıyordu. UEFA ilk turnuvayı, 1927 yılından beri bu konuda çalışmalar yapan Fransız Futbol Federasyonu üyesi Henri Delaunay’in anısına Fransa’ya verdi.

Turnuva tarihinin ilk finali Sovyetler Birliği ile Yugoslavya arasında Paris’te oynandı. Uzatmalar sonunda rakibini yenen Sovyetler tarihin ilk Avrupa Şampiyonu oldular.



1964’te İspanya’da düzenlenen turnuva ise politikanın karıştığı ilk şampiyona olarak hafızalara kazındı. Yunanistan resmen olmasa da teknik olarak savaş halinde olduğu Arnavutluk’la oynamayı reddetti. Şampiyonayı Madrid’te oynanan final karşılaşmasında Sovyetler Birliği’ni 2-1 yenen ev sahibi İspanya kazandı.

1968 turnuvası ise hem şampiyonanın adının, hem de formatının değiştiği turnuva oldu. Daha önce ‘Avrupa Uluslar Kupası’ olarak anılan turnuva adını ‘UEFA Avrupa Futbol Şampiyonası’ olarak değiştirdi. Turnuvanın formatı ise 8’li gruplar olarak değiştirildi. 8 takım aralarında iki maç üzerinden oynuyor ve ilk sırada yer alan takım çeyrek-finale kalma hakkına sahip oluyordu. Çeyrek final serisi de iki maç üzerinden yapılıyor ve yarı-finale kalan takımlar ev sahibi ülkenin (İtalya) yolunu tutuyorlardı. İtalya ile Yugoslavya arasında oynanan final maçı 1-1 bitince yapılan tekrar müsabakasını 2-0 kazanan ev sahibi İtalya şampiyon oldu.

Aynı formatta düzenlenen 1972 şampiyonasının ev sahibi ise Belçika’ydı. Finalde Sovyetler Birliği’ni 3-0 geçen Batı Almanlar mutlu sona ulaştı.

1976’da düzenlenen turnuvanın ev sahibi Yugoslavya’ydı. Çekoslovakya’nın finaldeki rakibi Uli Hoeness ve Sepp Maier'li Almanlardı. Penaltı atışlarıyla mutlu sona ulaşan Çekoslovakya kupayı müzesine götürdü.

1980 yılıyla beraber UEFA kupaya yeni bir format getirdi. Finallere dört yerine sekiz takımın katılmasına ve bunlarında dörderli iki grup halinde kendi aralarında oynamasına karar verildi. İki gurubun lider ülkeleri ise final oynamaya hak kazanacaktı. Bu yeni formatın ilk finalistleri Batı Almanya ile Belçika oldu ve Almanlar Horst Hrubesch’in ayağından bulduğu iki golle 2-1’lik galibiyete ve mutlu sona ulaştı.

1984 yılında turnuvanın formatı bir kez daha değişti. Artık çeyrek-final oynanmıyor ve gruplarını ilk iki sırada bitiren takımlar direkt olarak yarı finale kalıyordu. Turnuvaya ikinci kez ev sahipliği yapan Fransa, Paris’te oynanan final maçında İspanyolları Michel Platini ve Bruno Bellone’nin golleriyle 2-0 geçip şampiyon oldu.

1988’de Batı Almanya’da düzenlenen turnuva format olarak Fransa 84’ün aynısıydı. Finalde gülen ise Sovyetler Birliği’ni 2-0 geçen Hollanda oldu. Portakalların golleri Ruud Gullit ve Marco van Basten’den geldi. Van Basten’in golü daha sonra şampiyona tarihinin en güzel golü olarak seçildi.

1992’de İsveç’in ev sahipliği yaptığı turnuvaya ise Avrupa’da yaşanan politik olaylar damgasını vurdu. Doğu ve Batı Almanya birleşmiş, turnuvaya katılmaya hak kazanan Yugoslavya ülkesinde yaşanan olaylar sebebiyle diskalifiye edilmişti. UEFA turnuvaya Yugoslavlar yerine Danimarka’nın katılmasına karar verdi. UEFA kararıyla turnuvaya katılan Danimarka finalde Almanları 2-0 geçti ve şampiyon oldu.

Sovyetler Birliği dağıldığı için ayrılan ülkelerin hepsinin kendi adına elemelere katılması gerekiyordu ve bu sebeple 1996’daki turnuvanın formatı tekrar değiştirildi. Artık elemelere 48 takım katılıyordu ve aralarından 16’sı İngiltere’de düzenlenecek şampiyonaya katılma hakkına sahip olacaktı. Finalde gülen taraf Çekleri altın golle geçen Almanya oldu.

2000 şampiyonası yeni milenyumun ilk turnuvası olması dışında bir ilkin daha yaratıcısı oldu. Turnuva Hollanda ve Belçika tarafından ortaklaşa düzenlendi. Final de gülen İtalya karşısında David Trezeguet’nin altın golüyle Fransa oldu.

2004’ün ev sahibi ise Portekiz’di. Turnuva tarihi bir değişikliğe daha şahit oldu ve altın gol uygulaması yerini gümüş gole bıraktı. Uzatmalarda gol olması durumunda karşılaşma devrenin sonuna kadar devam ettiriliyordu. Turnuvanın şampiyonu ise finalde ev sahibi Portekiz’i tek golle geçen komşu Yunanistan oldu. Öylece turnuva başlamadan önce bahis şirketlerinin şampiyonluğuna 1x100 verdiği Yunanistan büyük bir sürprizin altına imza atmış oldu.

Sırada 2008 heyecanı var !..


2008’de futbolseverler 2008 Avrupa Şampiyonası’nı takip ederken aynı anda da şampiyonaya ortak olarak ev sahipliği yapan Avusturya ve İsviçre’yi daha yakından tanıyacak ve öğrenecek.

Bu alanda 2 ülke hakkında merak edilenleri -tarihlerini, ekonomilerini, hükümetlerini ve kültürlerini- öğrenecek iki ülkede 4’erden olmak üzere 8 şehrin ve stadyumun detaylarına ulaşacaksınız.

Avusturya ve İsviçre’de 7 - 19 Haziran 2008’de düzenlenecek olan dev şampiyona aynı zamanda Avrupa Şampiyonası tarihinde 2. kez 2 ülke arasında düzenlenen şampiyona olacak. Bu turnuva daha önce 2000’de Belçika&Hollanda iş birliği ile düzenlenmişti. Avusturya ve İsviçre’nin ev sahibi oldukları için otomatikman finale kaldıkları şampiyonaya 14 ülke daha katılacak.

Avusturya&İsviçre ortaklığının ev sahibi olmaya hak kazandığı şampiyonaya bu ikilinin dışında Yunanistan&Türkiye ortaklığı, İskoçya&İrlanda ortaklığı, Rusya, Macaristan ve Hırvatistan&Bosna Hersek ortaklığı ev sahibi olmak için başvuru yapmıştı.

2004’te düzenlenen ve Portekiz’in başarıyla ev sahipliği yaptığı Avrupa Şampiyonası’nda ise Yunanistan sürpriz bir şekilde şampiyon olmayı başarmıştı.

8 Stadyum
2008 Avrupa Şampiyonası’nda iki farklı ülke ve arada bulunan bir sınır var ancak bu sınır şampiyona boyunca arada bulunan kısa mesafeler sayesinde sadece fiziki olarak var olacak. İki ülke finaller aşamasında 2’şer gruba ev sahipliği yapacak ve 4’er şehrinde karşılaşmalar oynanacak.

Temiz havası ve kolay ulaşım yolları ile tanınan bu ülkelerde şampiyonada yer alan ülkelerin merkezleri stadyumlara en fazla 300 kilometre uzaklıkta olacak.


Avrupa kıtasının milli takımlar bazında en önemli turnuvası olan Avrupa Futbol Şampiyonası 1958 yılında düzenlenmeye başladı.



Çok farklı bir formata ve "Avrupa Uluslar Kupası" ismine sahip ilk şampiyonanın evsahibi, turnuvanın fikir babası Henri Delanuay anısına Fransa oldu. Kupanın ilk finali Sovyetler Birliği ile Yugoslavya arasında oynandı. Uzatmalara giden maçı 2-1 kazanan Sovyetler Birliği şampiyonluğa ulaşan takım oldu. Bu aynı zamanda Doğu Bloku ülkelerinin en büyük başarısı olarak tarihe geçti.

1968'de adı ve formatı değişen kupa, UEFA Avrupa Futbol Şampiyonası ismini aldı. Ancak yeni formatın da bekleneni verememesi üzerine 1980'de ve 1984'de yapılan değişikliklerle son halini alan Avrupa Futbol Şampiyonası'nın en önemlileri 1992 ve 2004'da düzenlenenler oldu.

1992'de Yugoslavya'nın ülkedeki iç savaş nedeniyle finallere alınmamasının ardından, Danimarka son anda turnuvaya dahil edildi. Danimarka yarı finalde son şampiyon Hollanda'yı, finalde de Almanya'yı yenerek kupaya uzandı ve tarihi bir başarı elde etti.

2004'de ise komşumuz Yunanistan, play-off'da bizi eleyen Letonya ile birlikte en az şans tanınan ülke olarak gittiği Portekiz'de çeyrek finalde son şampiyon Fransa, yarı finalde en büyük favori Çek Cumhuriyeti ve finalde de ev sahibi Portekiz'i eledi ve kupaya uzandı.

Avrupa Futbol Şampiyonası'nın enbaşarılı takımı 3 kez zafere uzanan Almanya oldu.

Türk Milli Takımı ise iki kez Avrupa Futbol Şampiyonası finallerine katıldı. İngiltere'de düzenlenen Euro 96'da gol atamayan milliler, Belçika ve Hollanda'nın düzenlediği Euro 2000'de çeyrek final oynamış ancak Portekiz'e 2-0 yenilerek turnuvaya veda etmişti.

ŞAMPİYONLAR
1958 Sovyetler Birliği
1964 İspanya
1968 İtalya
1972 Almanya
1976 Çekoslavakya
1980 Almanya
1984 Fransa
1988 Hollanda
1992 Danimarka
1996 Almanya
2000 Fransa
2004 Yunanistan